Snapchat’in çatı şirketi Snap’in açıklanan 3. Çeyrek finansal
rakamlarından sonra borsada yaşadığı düşüş, Facebook’un özellikle Instagram
üzerinden yürüttüğü ağır rekabetin bir sonucu. Peki nasıl oldu da işler bu
noktaya geldi?
Oysaki her şey
çok güzel başlamıştı...
Ellerinde
inanılmaz çekici bir silah vardı; mahremiyet. Snapchat, onlarca sosyal medya
uygulaması arasından basit ama zekice bir özellikle sivrilmeyi başardı; tekrarı
olmayan, sadece istenilen kişilere gönderilebilen ve en fazla 10 saniyeyle
sınırlı fotoğraf ve video paylaşımı. 2011’de Snapchat adıyla duyurulan
uygulamanın ABD’de başlayan popülaritesi hızla dünyaya yayıldı, 2012 yılında
100 bin kullanıcı barajı çoktan geçilmişti.
Bu başarı,
sosyal medya alandaki süper güç Facebook’un da dikkatini fazlasıyla çekti ve
2012 yılında Snapchat’e rakip bir uygulama olan Poke duyuruldu, ancak uzun süre
hayatta kalamadı. 2013 yılında kullanıcılar günde 150 milyon Snap gönderiyor,
markaların uygulamaya olan ilgisi hızla artıyordu. Aynı yıl uygulamaya
“hikayeler” özelliğinin eklenmesiyle birlikte popülaritesi daha artmış ve
Facebook bu defa rakip bir uygulama çıkarmaya çalışmak yerine doğrudan
Snapchat’i satın almak için 3 milyar dolarlık bir teklif sunmuştu. Snapchat
teklifi reddetti.
Artırılmış
Gerçeklik özelliklerini başarıyla uygulamaya dahil eden ve kullanım
istatistikleri hızla tırmanan Snapchat’i satın almayı başaramayan ve benzer
uygulamalarla da istediği başarıyı yakalayamayan Facebook, rekabetin şeklini
değiştirmeye karar verdi. 2016 yılında Facebook, Instagram ve WhatsApp
uygulamalarına hikayeler özelliğini ekleyen şirket, özellikle Instagram
cephesinde Snapchat’i ciddi ölçüde sarsan bir başarı grafiği yakaladı. 2017
yılında bu rekabetin de gölgesinde, Snap çatı şirketiyle halka arz olan
Snapchat, yaklaşık 24 milyar dolar seviyesinde bir piyasa değerine sahip
olmuştu.
Ancak bu rüya
gibi halka arz, Facebook’un Instagram üzerinden yürüttüğü güçlü rekabet
karşısında giderek kabusa dönüşmüş ve Snap cephesinde bir türlü yatırımcıların
arzuladığı sonuçlar alınamamıştı, an itibarıyla 15,4
milyar dolar seviyesine gerilemişti.
Peki Snap, Instagram ile rekabette hangi
hataları yaptı?
Mevcut durumu
değerlendirdiğimizde, “bugünkü yapısıyla” Snapchat’in Instagram ile rekabeti
kendi lehine çevirebilmesi pek mümkün görünmüyor. Durumun bu noktaya gelmesinde
Snap’in ağırkanlılığının büyük payı var.
Kısaca
değerlendirirsek:
·
Snapchat’in kullanıcılarına sunduğu değerin özünde, güçlü ama
basit bir özellik yatıyordu. Paylaşımların geçici süreyle görüntülenebilmesi
güçlü bir özellikti ve kullanıcı tarafında hızlıca karşılık buldu. Ancak öte
yandan basit bir özellikti ve rakipler tarafından çok çabuk kopyalanabilirdi.
Instagram bu özelliği kopyalayarak halihazırda Snapchat’ten güçlü olan
kullanıcı avantajını doğru kullandı.
·
Snapchat’in bu rekabet karşısında almaya çalıştığı çözümler
kullanıcı tarafında beklenen etkiyi yaratmadı. Sonuç itibarıyla iki uygulamayı
da kullanan kitle için iki farklı uygulamadan elde edilebilecek faydanın tek
uygulamaya indirilmesi daha çekici geldi. Snapchat’in uygulama tasarımı
tarafındaki dezavantajları (uygulamanın karmaşıklığı, kullanımındaki güçlükler
ve özelliklerinin net anlaşılamayışı) bu algıyı destekledi.
·
Uzun vadede rekabeti farklılaştırma adına Snap’in kendini “bir
kamera şirketi” olarak konumlandırma çabası ve bu anlamda çıkardığı ilk
fiziksel ürün olan “Spectacles” gözlüğü başlarda dikkat çekmiş olsa da beklenen
ilgiyi “kısa vadede” görmedi. Hedef kitlenin Snapchat’i kullanım
alışkanlıklarına bir etkisi olmadı.
·
Facebook ve Instagram’in markalar için yarattığı sinerji
karşısında Snapchat bir alternatif oluşturmayı başaramadı, şirketin en önemli
gelir kalemi olan uzun vadeli marka anlaşmaları bu durumdan fazlasıyla
etkilendi. Instagram’in markalar için sunduğu güçlü özellikler karşısında
Snapchat bir adım atamadı. Uygulamanın tasarımı, kullanım kolaylığı ve daha
fazla etkileşime imkân tanıması açılarından da Instagram, Snapchat’ten birkaç
adım önde yer aldı.
Uygulama girişimleri için ufak dersler
Bu rekabetten ve
Snap’in yaşadıklarından birçok ders çıkarmak mümkün. Bunlardan ilki, kolay
kopyalanabilir özelliklerle yola çıkan uygulamaların uzun vadede muhakkak
suretle ana özelliğin avantajlarını koruyabilecek ya da farklılaşmayı
sağlayabilecek araçlarla uygulamayı güçlendirmeleri gerekiyor. Bugün WhatsApp’i
piyasada benzer özelliklere sahip birçok rakibinden ayıran bence en önemli
özelliği çevik bir biçimde uygulamanın sürekli olarak iyileştirilmesi ve
kullanıcı ihtiyaçlarının doğru tespit edilerek uygulamanın
zenginleştirilmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder